Ayın Kitabına Dair Ek Öneriler
Yıldız Silier'den Oburluk Çağı
Merhaba!
Eylül ayı konuğumuz Yıldız Silier'den Oburluk Çağı okumanız umarım verimli geçiyordur. Sosyal medyadaki paylaşımlardan gördüğüm kadarıyla okumaya başlayanlar kitabı çok sevmişe benziyor… Pek çok kişi gönderiler hazırladı.
Bu sayıda, kitap kulübümüzdeki aylık planlamaya uygun olarak kitapla ilişkili olduğunu düşündüğüm bağlamı genişleten ya da temel meseleleri aydınlatan bir takım öneri listesi hazırladım.
Kitaplar
Yıldız Silier’in kitapları bazen “üçleme” diye anılıyor ama bildiğim kadarıyla yazar böyle bir tanım yapmış değil. Özgürlük Yanılsaması (2006), Oburluk Çağı (2010) ve Kökler, Çarklar ve Bulutlar (2016) birbirini besleyen ama bağımsız okunabilen metinler. Ortak meseleleri kapitalizm, özgürlük, tüketim ve ekoloji etrafında döndüğü için bir bütünlük hissi veriyor olabilir. Bu yüzden, Oburluk Çağı’nı okurken ister istemez diğer kitaplara da göz kırpıyoruz.
Eğer bu ayki okumadan sonra ilginizi çekerse, diğer iki kitaba bakılabilir. Özgürlük Yanılsaması modern özgürlük anlayışımızı sorguluyor; Kökler, Çarklar ve Bulutlar ise doğa–toplum–teknoloji ilişkisine yoğunlaşıyor. Böylece Silier’in düşünsel hattını daha geniş bir bağlamda izleme imkânı doğuyor.
Bu ay Oburluk Çağı ile açtığımız tartışmayı dağıtmadan, önümüzdeki iki ay boyunca iki önemli kitapla devam edeceğiz. Böylece tek bir damarı derinlemesine işlemiş olacağız. İstikamet eleştirel teori!🤓
Önümüzdeki ay (Ekim) Guy Debord’un Gösteri Toplumunu okuyacağız. Debord, kapitalizmin geç evresinde hayatın giderek temsillere, imgelere ve “gösteri”ye dönüştüğünü söyler. Medya, reklam, siyaset, hatta kişisel ilişkiler bile birer sahne haline gelir.
Onun ardından Jean Baudrillard’ın Tüketim Toplumunu okuyacağız. Baudrillard, tüketimin yalnızca ihtiyaçlarla ilgili olmadığını, nesnelerin birer “simge” olarak işlediğini gösterir. Neyi aldığımız kadar, onun başkalarına ne anlattığı da önemlidir.
Bu iki kitapla birlikte, Silier’in teşhis ettiği “oburluk” halini daha geniş bir teorik arka plana oturtacağız. Yani çok dağılmadan üç ay boyunca tek bir tartışmayı farklı açılardan derinleştireceğiz. Çünkü herkesin mutlaka okuması gerek.
Bu hattın dijital çağla kesiştiği yerde ise Byung-Chul Han var. Yorgunluk ve Şeffaflık Toplumunu kulüp olarak zaten okumuştuk; ilgilisine aşağıdaki bülteni öneririm. Han’ın dijital gözetim, arzuların yönetimi ve “özgürlük” kisvesi altındaki denetim mekanizmaları üzerine teşhisleri, Silier’in “oburluk” kavramıyla birlikte düşünüldüğünde ayrı bir derinlik kazanıyor👇🏻
Kulüpte okumayı çok istediğim, Oburluk Çağı ile doğrudan ilişkili bir başka kitap var: Erich Fromm’dan Sahip Olmak ya da Olmak. Tüketim toplumuna karşı bir varoluş alternatifi arayışını işleyen, değerli bir eser. Fakat maalesef şu anda baskısı kolaylıkla bulunmadığı için çekinerek listeye alamadım. Yine de ilgilenenler sahaflarda ya da ikinci el satışlarda peşine düşebilirler. Fromm’un sorusu, Silier’in teşhis ettiği “doyumsuzluk” haline güçlü bir felsefi yanıt getiriyor.
Filmler
Wall-E: (İzlemeyen kalmasın) Pixar’ın 2008 yapımı filmi Wall-E, ilk bakışta çocuklara yönelik bir animasyon gibi görünüyor. Oysa film, Yıldız Silier’in Oburluk Çağı’nda teşhis ettiği varoluşsal açgözlülüğün alegorilerinden biridir.
Silier’in kullandığı “oburluk” kavramı, yalnızca yemek fazlalığına değil; kapitalizmin sürekli kışkırttığı, doyumsuz bir “hep daha fazlası” yönelimine işaret eder. Bu yönelim, filmde hem bedensel hem kültürel hem de varoluşsal düzeyde resmedilir.
Filmin geleceğe dair tasavvur ettiği dünya, çöplerle kaplıdır. İnsanlar tüketim fazlası yüzünden dünyayı terk etmiş, geride yalnızca atık yığınları kalmıştır. Bu, Silier’in “bedensel düzeyde oburluk” dediği şeyin toplumsal ölçekte yansımasıdır. Yani fazla yemenin, fazla tüketmenin nihai sonucu atık ve çürümeyle yüzleşmektir.
Fight Club (David Fincher, 1999), Filmin adsız anlatıcısı, modern tüketim toplumunun tipik kurbanıdır. Gecelerini kataloglardan mobilya seçerek geçirir, IKEA ürünleriyle döşediği evinde kendini güvende hissetmeye çalışır. Ama ne kadar eşya alırsa alsın, içindeki boşluk dolmaz.
Bu, Silier’in analiz ettiği kültürel oburluğun sinemasal karşılığıdır: Nesneler ihtiyaçtan çok kimlik göstergesine dönüşmüştür. Bir kanepe, bir masa ya da yeni bir takım elbise, varoluşun anlamıymış gibi arzulanır. Tüketim artık bedensel değil, varoluşsal bir açgözlülüğe işaret eder. Tyler Durden karakteri, bu döngüyü kırmak için sahneye çıkar. Onun sözleri Silier’in kitabında yaptığı teşhislerle neredeyse birebir örtüşür: “Sahip oldukların sonunda sana sahip olur.”
The True Cost (2015, Andrew Morgan), moda endüstrisinin arka planını gözler önüne seren bir belgesel. Ucuz giysilerin ardındaki sömürü, çevresel yıkım ve görünmez emek ağlarını izleyiciye doğrudan gösteriyor. Yıldız Silier’in Oburluk Çağı’ndaki “oburluk” kavramıyla birleştiğinde tüketimin yalnızca bireysel bir tercih değil, küresel ölçekte bedelleri olan bir sistem olduğunu hatırlıyoruz.
Minimalism: A Documentary About the Important Things (2015), daha çok şeyin daha çok mutluluk getirmediğini, tersine bizi obur bir döngüye soktuğunu hatırlatıyor. Silier’in Oburluk Çağı’nda teşhis ettiği doyumsuzluğun karşısına, “az olanın yeterli olduğu” bir yaşam imkânını koyuyor. Tüketimin yarattığı boşluğu sadeleşmeyle doldurmak… bunu canlı yayında tartışalım istiyorum —bir maksimalist olarak minimalizmden ne anladığımı anlatmam lazım! :)
Video & Podcast
Yıldız Silier’in kendi video ve podcast yayınlarından daha iyi öneri elbette olamaz...
Umarım bu öneriler bir katkı sağlar. Haftaya pazartesi kitabın içeriğini incelediğim bir deneme yazısı ileteceğim.
🙌🏻 Kitaba dair online buluşma yalnızca ücretli üyelere özel bir şekilde 29 Eylül Pazartesi saat 21:00’de Zoom’da olacak. Bu toplantılarda konuşmak zorunlu değil; kamera/mikrofon kapalı şekilde dinleyici olarak da katılabilirsiniz.
Görüşmek üzere,
Dilara









Yıldız hocanın kitabını keşke çok daha önce birileri önerseymiş de bugüne kalmasaymış bu değerli çalışmayı okumak. İkinci öğretim Sosyoloji okumuştum. O vakitler okuduğum Besim Dellaloğlu'nun Poetik Ve Politik Bir Kültürel Çalışmalar Ansiklopedisi çalışmasından da aynı tadı almıştım. Bu kadar kapsamlı olup, bu kadar da berrak ve anlaşılır bir dil tutturmak herkesin harcı değil. Yıldız hocama saygılar ve Dilara'ya kocaman teşekkürler bu kitap seçiminden dolayı. Mutluluk yolda olma hali olarak tarif edilir çoklarınca. Bu kulüp aracılığı ile yürümeye başladığım bu yol da mutluluk verici. Pelin Dilara Çolak rehberliğiniz çok değerli, seviliyorsunuz